HAC YOLU 4
Çay molası bitince otobüslere biniyoruz. Otobüslerimiz Malatya yönüne hareket ediyor.
Yağ Donduran dağı, Sivas Malatya yol üzerinde bir geçit. Çay molası bitince otobüslere biniyoruz. Otobüslerimiz Malatya yönüne hareket ediyor. Geçitten vadiye doğru dar bir yoldan inerken; arabamızda bulunan Samsun'lu Recep beyit okumaya başladı. Çok dertli ve dokunaklı sesi var.Yolun kıvrımlarına uygun sesin tonu inip çıkıyor. Otobüsteki 40 kişi arkasına yaslanmış beyit söyleyen Recep'i dinliyor.
Ne kadar gittik. Bir yerde yolun ssğ tarafında dağların arasına kurulmuş, Sivasın Gürün ilçesini görüyorum .
Malatya'yı tepeden gördüğümüz bir konumda; yol kenarındaki bir çeşme başında durduk. Önümüzdeki arabanın idarecisi :
-Öğle yemeği vakti.Burada yemek için konaklayacağız. Herkes iş başına dedi.
Bizim sekiz kişilik kadrolu yemek takımımızla bir araya geldik. Önce salata yapalım. Yanına da çay kaynatalım. Bir de süzme sulandıralım, içine de ekmek doğrayıp bir güzel kaşıklayalım kararını aldık.
Arabamızın bagajında bulunan küçük tüp, demlik , bıçak, çatal , kaşik, bardak ve tabakları battaniye üzerine tertip ettik. Sebze ve lazım olacak diğer malzemeyi çıkardık. Hamaratlı ve eli bu işlere alışık kişiler sebzeleri doğrarken, diğer hacı adayları; teması Sivas ve aşk olan beyitleri peş peşe sıralamaya başladılar. Kimi sofra düzüyor, kimi çay kaynatıyordu, bardak ve kıtlama şekerleri hazırlıyor.
Her hacının bir tane battaniyesi var. Battaniyeler asfalt üzerine sıra sıra seriliyor. Yolda ilk yoğurt süzme bulamaclı yemeği burada yiyoruz. Çay içme faslı sona erince; bulaşıkları yıkayıp toplanıyoruz .
Az daha inişli yoldan gittikten sonra Malatya'nın kurulduğu ovaya indik. Şehre girmeden, asfaltın sağ tarafında yola bitişik yapılmış bir caminin kapısında durduk.İdareci:
-İhtiyaç ve öğle namazı molası veriyoruz dedi.Abdest alıyoruz. Caminin avlusuna battaniyelerimizi seriyoruz ve namaza duruyoruz.Sünnet ve dört rekaat farz kısmını tüm cemaatin iştirakı ile kılacağız. Tam namaza başladık, cangur cungur bir gök gürlemesi başladı.Ardından da bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Ama biz mecburen imamımız selam verinceye kadar namazı bozamadık.
Bizim kafilenin tamamına yakını Nakşi tarikatı dervişlerinden müteşekkil. Bu dervişler araba veya taşıtlarla yaptıkları uzun mesafe yolculuklarında; söylenen seferi kurallarına uymuyorlar.Namazın sünnetini muhakkak, farzlarını ise 4 rekat kılıyorlar.Bu sebeple tamamen ıslandık.Son sünneti kılmadık. Battaniyelerimizi toplayıp arabalarımıza koştuk.
Kah ovada,kah dağ aralarında uzanarak,kayısı ağaçlarında altın renkli meyvelere bakarak; akşama iki saat kala Elazığ'a vardık.
Yönetjcimiz:
-Yatsıya kadar buradayız.Akşam olmadan eski Elazığ olan Harput kalesine ve şehrine çıkacağız.İkindiyi orada kılıp, Arap Baba türbesini ziyaret edeceğiz diyor.
Kafilemiz şehre girmeden doğrudan Harput'a yollanıyor.
Harput eski Elazığ şehri oluyor. Eski haliyle korunmuş. Akşam güneşi ininceye kadar Harput'ta kaldık. Harput Müzesinde bir camekan içinde yatan Arap Babayı ziyaret ettik. Vücudunun tamamına yakını çürümemişti. Tepeden Elazığ'a baktık.
Akşam namazını Elazığ merkez caminde kıldık. Akşam yemeğini de merkezde bulunan lokantalarında yiyerek Diyarbakır'a doğru yola koyulduk.
Diyarbakır'ın girişinde polisler yolumuzu kesti.Bize buradan itibaren ileri gidemeyeceğimizi,yolda PKK operasyonu olduğundan yolun kapatıldığını bildirdi.Bu nedenle geceyi Diyarbakır da bir yerde geçirmemiz gerektiğini anlattı. Durduğumuz yerin yakınlarında bahçesi geniş yeni yapılma bir cami vardı. Hem yatsı namazını kılmak, hemde bu gece yatmak için caminin içine girdik.
Sabaha kadar halı üstünde kimimiz oturduk, kimimiz uyuduk.Sabah namazını da toplu halde kıldık.
Güneşin ilk ışıkları ile tekrar harekat ettik. Diyarbakır surlarının altından geçerek;şehir dışına yani Mardin yoluna çıktık. Biraz daha gidip yeşil bir makilik ormanımsı bir alanda durup; sabah kahvaltısını yaptık. Kahvaltımızda peynir,zeytin ve yaz sebzeleri vardı.
(Devam edecek)
0 Yorum